NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
سُلَيْمَانُ
بْنُ دَاوُدَ
الْمَهْرِيُّ
حَدَّثَنَا
ابْنُ وَهْبٍ
أَخْبَرَنِي
يَحْيَى بْنُ
أَيُّوبَ
أَنَّ إِسْمَعِيلَ
بْنَ
أُمَيَّةَ
الْقُرَشِيَّ
حَدَّثَهُ أَنَّهُ
سَمِعَ أَبَا
غَطَفَانَ
يَقُولُ سَمِعْتُ
عَبْدَ
اللَّهِ بْنَ
عَبَّاسٍ يَقُولُ
حِينَ صَامَ
النَّبِيُّ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
يَوْمَ
عَاشُورَاءَ
وَأَمَرَنَا
بِصِيَامِهِ
قَالُوا يَا
رَسُولَ
اللَّهِ
إِنَّهُ
يَوْمٌ
تُعَظِّمُهُ
الْيَهُودُ
وَالنَّصَارَى
فَقَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَإِذَا كَانَ
الْعَامُ
الْمُقْبِلُ
صُمْنَا
يَوْمَ التَّاسِعِ
فَلَمْ
يَأْتِ
الْعَامُ
الْمُقْبِلُ
حَتَّى
تُوُفِّيَ
رَسُولُ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Abdullah b. Abbas
(r.a.)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:
Rasûlullah (s.a.v.)
Aşure günü oruç tutup bize de tutmamızı emrettiği zaman kendisine:
Ya Rasûlallah! Bu gün
Yahudilerle Hıristiyanların ta'zim ettikleri bir gündür, dediler.
Bunun üzerine Peygamber
(s.a.v.):
"Öyleyse gelecek
sene biz de (Muharrem'in) dokuzunda tutarız", buyurdu.
Fakat ertesi yıl
gelmeden Peygamber (s.a.v.) vefat etti.
İzah:
Müslim, siyam
Hadisin Müslim'deki
rivayetinde Peygamber (s.a.v.)'in "gelecek seneye biz de dokuzunda
tutarız" sözünden sonra bir de "inşallah" sözü yer almaktadır.
Yani bu cümlenin Sahih-i Müsİim'deki ifâdesi; "İnşallah gelecek sene biz
de 9. gün tutarız" şeklindedir.
Hadisten Aşure gününü
hem Yahudilerin hem de Hıristiyanların kutsal bir gün kabul ettikleri
anlaşılıyor. Yahudilerin kutsal saymalarının sebebi, daha önce de geçtiği gibi
Hz. Musa'nın ve İsrail oğullarının adı geçen günde Firavn'ın ordusundan
kurtulmuş olmalarıdır.
Aşure gününe
Hıristiyanların saygı göstermelerinin sebebinin ne olduğuna dair açık ve kesin
bir bilgi mevcut değildir. Ancak bazı âlimler, Hz. Musa'nın şeriatının bazı
hükümlerinin, Hz. İsa'nın şeriatında da devam ettiğini göz önüne alarak Hz.
İsa'nın da adı geçen günde oruç tutmuş olabileceği ihtimalinden bahsederler.
Hattâbî, Peygamber
(s.a.v.)'in "gelecek seneye biz de dokuzuncu günü tutarız" sözünü
izah ederken şunları söyler:
Peygamber, (s.a.v.)'in
bu sözünün iki mânâya ihtimali vardır:
1. Bu sözüyle Yahudilere
muhalefeti kastetmiş olabilir. Bu konuda başka hadisler de vârid olmuştur.
(Aşure gününü 9. gün olarak almıştır.)
2. Aşure gününü
Yahudilerin kabul ettikleri gibi onuncu gün olarak kabul eder. Ancak o güne bir
evvelki günü (Muharrem'in dokuzuncu gü-nü)de ekler. Sanki Efendimiz bir gün
evveli veya sonrasını eklemeden sadece aşure günü oruç tutmayı hoş görmez. Bu,
cuma gününün orucuna Perşembe veya Cumartesi günlerinni orucunu eklemeye
benzer. Buna göre sanki "Öyleyse seneye 9. günü de oruç tutarız"
buyurmuştur.
Bu konuda üçüncü bir
şık daha vardır. O da şudur: Bazı lügat âlimleri Aşure sözünü, develerin suya
gitmeleri ile ilgili olarak söylenen "Işâr" sözünden geldiğini
zannetmişlerdir. Bunlara göre "Aşr" dokuz gündür. Çünkü onlar suya
varış gününü de susuzluk içinde hesab ediyorlardı. Meselâ, birgün develeri suya
götürseler, sonra iki gün otlakta kalıp tekrar suya götürseler, "dördüncü
günü suladık" diyorlardı. Halbuki bu gün dördüncü değil, üçüncü gündür.
Otlakta üç gün kalıp da dördüncü günü suya götürdüklerinde, "beşinci gün
suya gittik" diyorlardı. Bu hesaba göre Aşure Muharremin dokuzuncu günü
olmaktadır. Zira îbn Abbas, "Aşure günü dokuzuncu gündür der."
Aşure gününün tâyini
konusunıfe âlimlerin görüşleri daha önce geçmişti. Hatırlanacağı üzere
âlimlerin büyük çoğunluğu Aşure gününün, Muharrem'in 10. günü olduğunu
söylerler. Buna göre Peygamber (s.a.v.)'in ertesi yıl dokuzunda oruç tutmayı
istemesinden maksadı, Hattâbî'nin iza-hındaki ikinci şıktır. Yani Yahudilere
benzememek için bir gün öncesiyle birlikte oruç tutmak istemesidir. Çünkü Hz.
Peygamber hicretin ilk zamanlarındaki davranışlarında ehl-i kitaba muvafakati
istemekte idiyse de, sonraları onlara muhalefeti tercih etmiştir.
İmam Nevevî de bu
hadisle ilgili olarak şunları söylemektedir: Bu hadis, Peygamber (s.a.v.)'in,
dâima Muharem'in 9. günü tutmadığını göstermektedir. Böylece onun 10. gün oruç
tuttuğu ortaya çıkar. îmam Şafiî, diğer Şafiî âlimleri, Ahmed b. Hanbel, İshak
ve diğer âlimler muharrem'in 9. ve 10. günlerinde oruç tutmayı müstehab kabul
etmişlerdir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) Muharrem'in 10. günü oruç tutmuş, sağ
kalırsa, 9. günü de tutmaya niyyet etmiştir."